WIEN-VIENNA-VİYANA (3)

| 27 Ağustos 2010 Cuma


AZİZ STEPHAN KATEDRALİ: TARİHİN GÖZÜ

Schönbrunn sarayında iyice yorulduktan sonra, seyahatimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Saraydan çıktıktan sonra hemen yakındaki U3 hattının geçtiği metro istasyonuna gidip trenin gelmesini bekliyoruz. Gelen trenle, metropol insanları ve küçük pencereden içeri vuran güneşte pişmiş hava kokusu, Salzburg’ dan sonra İstanbul’u hatırlatıyor bana.
Karlplatz’ da U1 hattına aktarma yapıp, bir durak sonra Stephansplatz Durağında inip işaretleri ve kalabalığı izleyerek meydana çıkıyoruz.


1365 Yılında Aziz Stephan anısına yaptırılan ve Avusturya tarihinin tüm olaylarına sahitlik eden bir sembol burası.
Viyana’ nın sembollerinde olan bu dev kiliseye girerken burnunuzu bir koku taciz edebilir. Tabi her meraklı (Hıristiyanlardan çok Uzakdoğulu uyuz turistler genelde) bir mum yakınca ortalık yanık parafin kokusundan geçilmiyor.



Bu gotik kilisenin üslubuna uygun bir şekilde karanlık yapısı hem insanı sıkıyor hem de fotoğraf çekmeye pek fırsat tanımıyor. Geniş tavanlara, taş soğukluğundaki tasvirlere baktıkça insan hem ürperiyor ve yapının yanında insanı küçülten psikolojiyi daha iyi anlıyor.



Dikkat çeken –ya da mide bulandıran demek daha mı doğru olur bilmiyorum- bir diğer nokta ise, ibadet edilen bildiğimiz, iki taraflı sandalyelerin dizili olduğu yerin kapalı olması ve biletle bu bölüme giriliyor olması. Giremeyenler için giriş kapısının iki yanına ikonalar ve sandalyeler konmuş ve isteyen burada dua ediyor.

Bunun yanında da estetik kemerler ve sarmalı kolonların güzelliğinden bahsetmemek haksızlık olur.


Kilisenin içinden isteyenler için (tabi ki ek ücret ödeyerek) kilisenin çan kulesine çıkartan bir asansörler var. Oldukça yüksek bu kuleden Viyana’ yı seyrederebilirsiniz. Bir ilginç ayrıntı daha: söylenenlere göre (doğruluk payını bilmiyorum) kilisenin çanı II. Viyana kuşatmasından ganimet alınan Osmanlı topları eritilerek yapılmış.

Bu kasvetli havadan sıkılarak dışarı çıkıp kilisenin etrafında turlamaya başlıyorum. Kilisenin hemen girişinde geleneksel Avusturya kıyafetleri ya da ünlü bestecilerin kıyafetlerini giyen gençler size büyük ihtimalle konser bileti satmaya çalışacaklardır.
Bunun yanında sağınıza solunuza da dikkat edin faytonların uğrak yerlerinden birisi de kilisenin sol yanı.

Kilisenin dışı da içi gibi bir çok heykel ve tasvirlerle süslenmiş. Bu heykellerden en dikkat çekenlerinden biri de yukarıdaki. Ama bizim için bir detay daha var yukarıdaki fotoğrafta. Dikkatlice bakarsınız ayaklar altına alınan askerin bıyıklarını ve yere düşen sancağın ucundaki hilali görebilirsiniz.

Tasvirlerde gotik kiliselere özgü bu taşlar adeta ortaçağ kokuyor.

Ve yüzlerine gerilen hafif fileyi fark ettiyseniz eğer güvercinlerin ruhuna üç gulhu bir Elham :) …

Ve kilisenin çevresini dolaşırken boynunuz ağrıyabilir. Ya da gözünüz kulenin tepesine ulaştığında güneş gözünüzü alabilir.

Simetrik ve keskin mimari, hırçın heykeller…

Saatiniz yoksa dert etmeyin, güneş varsa problem yok ;)

0 yorum:

Yorum Gönder

Her yorum bir fikri her fikir bir insanı belirtir. Tüm insanları seviyorum :)
(Eğer yorum yazamıyorum diyorsanız Yorumlama Biçimi bölümünden anonim seçip karşınıza gelen kutuyu doldurup tamam diyin :) afiyet olsun :)
(ve isminizi bağışlarsanız sevinirim )